1 Haziran 2023 Perşembe

Muhalefetin Seçimi Kaybetmesine Sebep Olan 5 Kişi

1. Kemal KILIÇDAROĞLU

2. Muharrem İNCE

3. Ali BABACAN

4. Ekrem İMAMOĞLU ve Eşi

5. Oğuzhan UĞUR

 

1. Kemal KILIÇDAROĞLU

Bu analizi ilk defa duyacak ve neden kaybettiğini çok iyi anlayacaksınız. KILIÇDAROĞLU maalesef bir siyasi pati başkanı gibi davranmıyor; uzun zamandir bir insan hakları aktivisti gibi davranıyor. Kendisi hakkında "Ey KILIÇDAROĞLU #KararVer İnsan Halkarı Aktivisti misin Yoksa CHP Genel Başkanı mı?" adlı geniş bir yenilgi yazısı yazdık  bu linkten okuyabilirsiniz

2. Muharrem İNCE

20 yıla yakın vekillik yapmış bir siyasetçi olarak çok heyecanlı ve amatör hareketler sergiledi ve iticiliğin dibine vurdu ve sonuçta 0.5 oy alarak başarısız oldu. Parti ve aday olarak başarısız olması da yetmedi muhalefetin de kaybetmesine sebep oldu. "Nasıl oldu?" derseniiz bu açıklayalım. 

Öncelikle Muharrem İNCE seçim döneminde CHP eleştirilerinin dozunu ve amacını tamamen kaçırdı ve bir tür kuyruk acısı sergiler gibi saçmaladı. Daha çok sanki hala CHP'nin bir vekilitmiş ama CHP nin vekil adaylarına ve cumhurbaşkanı adayına muhalefet ediyormuş gibi davrandı. 

Oysa kendisinin ayrı bir partisi vardı ayrı ve o partinin başkanıydı ve kim ne derse desin 20 yıllık iktidarı eleştirmeliydi daha çok.Bunu da yapamazdı çünkü vekil dokululmazlığı yoktu ve ERDOĞAN'dan korkuyordu.

Sonuçta muhalefete muhalefet etmenin bir yargılanma bedeli yoktu ve en kolay olanı yaptı. 

Bu saçma ve yersiz muhalefete muhalefeti aslında Millet İttifakı'na gelecek potansiyel kararsız ve AKP den vazgeçmiş oyları da tekrar gerii itip Cumhur'a gitmesine sebep oldu. CHP vekili olmamasına rağmen öyle tuhaf bir CHP eleştirisi ve bir tür parti içi muhalefet gibi davrandı ki, adeta bu seçmenlere "Millet İttifakına gitmeyin onun yerine Cumhur'a oy verseniz daha iyi edersiniz" gibiydi. Kendisini öyle kaybetmiştki sadece Aatatürkçülere hitap ederek 2. tura kalacağını sanıyordu. Oysa şunu fark etmeliydiki muhafazakar ve solcu kürt oylarından ciddi bir oy alamadan asla 2. tura kalamaz veya kalsa da Eroğan'a karşı galip gelemezdi.

Bütün bunları bilmesine rağmen kişisel ihtirası için zorladı ve kendisine karşı yapılan kumpasları bahene ederek hastalandı ve muhalefetten milyonların destek beklentilerine hastahaneden gönderdiği yapmacık ahsta fotosuya ölü numarası yaptı. Aslında istese de destek açıklayamazdı çünkü ERDOĞAN korkusu onu esir almıştı.

O kadar amatör ve vasat bir siyaset şekli varki Türkiye siyasetine tamamen AKP'ye yaracak "Adam Kazandı" sloganını bile hediye etti.

3. Ali BABACAN 

Kendisini gerçek bir liberal demokrat sanan bu muhafazakar arkadaş Millet İttifakı içinde eyr alıp millet ittifakına yenilgiye uğratmak için canla başla fütüsruszca ve sorumsuzca konuşmaları ile kendi partisine ve Millet İttifakına çektiği muhafazakar seçmenin Cumhur İttifakına  geri kaçmasıan sebep oldu. Özellile Türklük tartışması ve Siha konularındaki ölçüsüz ve yersiz tüm söylemleri Millet İttifakının zaten HDP ye Selahattin Demirtaş'a olan desteği yüzünden eleştirilere maruz kaldığı bir ortamda iyice milliyetçi muhafazakar seçmenden tepki aldı ve sonuçta deprem dönemi %40 lara düşen Cumhur İttifakı BABACAN'ın bu sorumsuzluğu yüzünden tekrar %45 aştı ve seçimi ithal seçmenlerle ERDOĞAN'ın kazanmasına sebep oldu.

4. Ekrem İMAMOĞLU ve Eşi Dilek İMAMOĞLU

Ekrem İMAMOĞLU İBB seçimini kazandığından bu yana sürekli eksi bir itibar durumunda. Başta Mansur YAVAŞ ile arasında fark yokken cumhur başkanlığı adaylığı için  kendisine verilen destek büyük şehirlerde %20 ye kadar düştü ve buna sebep olan şeyde mizacındaki iflah olmaz sorunlar.

Çok cevval ve atarlı hatta çoğu kişiye yapmacık gelen samimi olduğunu iletmede ciddi sorunları olan bir hali var. Asla sakince, kontrollü ve ondan beklenen ağır başlı bir davranışı sergileyemiyor ve özellikle konusu asla olmadığı halde seçim döneminde ve öncesinde HDP ve Selahattin Demirtaş konusundaki açıklamaları ve eşinin güneydoğuda mitinglere katılıp zafer işareti yapmasına varacak şekilde son derece gereksiz davranışları ile karadeniz seçeminde infiale yol açtı ve tüm o enerjisi ters tepmiş gözüküyor ve KILIÇDAROĞLU adeta hüsrana uğradı bu bölgede ve iç anadolu da. Oysa muhafazakar ve milliyetçi seçmen olan iç anadolu ve karadenizde İMAMOĞLU eğer ağzını tutsaydı epey bir destek getirebilirdi Millet İTTİFAKI'na

5. Oğuzhan UĞUR

Bir asker çocuğu olmasına rağmen pkk'yı terör örgütü saymayan TİP ve HDP'lilere rating için veya demokrasi için gösterdiği laçka ilgi ve sempatik davranışları muhalefete meyilli olan eğitimi düşük orta yaş ve genç milliyetçi muhafazakar seçmen için bir referans noktası olarak kabul edildi ve teröre hzimet ettiği düşünülerek şeytanlaştırıldı. Seçimin kaybedilmesine sebep olması hakkında "Muhalefetin Seçimi Kaybetmesindeki En Önemli Siyaset Dışı Kişi; Oğuzhan  Uğur" adlı geniş analiz için bu linke tıklayınız.


 


26 Ocak 2023 Perşembe

Oğuzhan Uğur'un Açık Oturumunu Bu Kadar Abartmak Çok Zararlı Oluyor


Gene aynı hatayı yapıyoruz, fitnecileri ve hainleri toplumda marjinalleştirmek yerine öne çıkarıyoruz. 

Sonra da HDP olmadan iktidar değişmez diye hayıflanıyoruz.

Böyle böyle hainlik ve bozgunculuk demokrasi adı altında giderek meşrulaştı ülkemizde. 

Dünyanın neresinde olursa olsun, ülkelerde terörizmle mücadelede bir şey esastır, o da terörü yenmek için terörizmin direkt ve dolaylı yanlılarını yok sayarak öne çıkarmayarak onları marjinalleştirmek yani teröre hizmet edecek her şeyi öne çıkarmamaktır.

Türkiye'de kendini akıllı, hoşgörülü veya demokrat sanan bazı zavallılar maalesef bunu yıllardır es geçiyorlar ve "demokrasi demokrasi" diyerek tüm terörizmden güç alan hainlere ve fitnecilere en geniş söz hakkını tanıyorlar. 

Onlarda nihayetinde "5 milyon alıyoruz bizi böyle suçlayamazsınız" diyorlar. Meksika da mafyanın büyük taraftarları var, askerle ve polisle çatışıyorlar ve muhtemelen parti kursalar %10 alır meclise girerler ya da Sedat Peker bugün parti kursa aynı şekilde Türkiye'de başında olmadan meclise partisini ve bir çok vekili sokar.. O zaman siz çok kalabalıksınız deyip eyvallah mı diyeceğiz "siz mafya değil misiniz " diyeceğiz.

Siz demokrasiyi çok yanlış anlamışsınız....

Maalesef geldiğimizde noktada hala bunu yapanlar var.

Terörist başı Öcalan'ı ilk sorgulayan albayın oğlu Oğuzhan Uğur'da buna dahil.  Bu tür tehlikeli konulara, ülkedeki bu cahil demokrasi bakışından dolayı iyi niyetle ve cahil ne yaptığını bilmeyen bir böyle fütursuzlukla dalıp "demokrasi demokrasi" diyerek pkklı teröristleri dolaylı şekilde savunanların reklamını yaptırabiliyor. 

Meslek Arsızı ve Çok İzlenme Delisi Oğuzhan Uğur

Amaç birazda belli, milyonlarca kez izlenmek; şehidin/ailesinin onurunu korumak değil asla. 

Bu cüretide muhtemelen babasının kariyerinden alıyor belki bilinmez ama, kendini önemli sanıyor çok açık  ve cesur ve demokrat olduğunu sanıyor. .

Oğuzhan Uğur'un wikipedia profiline bir bakın lütfen. Ünlü olmak için yapmadığı şey kalmamış. Şarkı mı söylememiş filmi oyunculuğu mu yapmamış.. Bu adamda her numara var. Tam bir meslek arsızı.

Aklınca şimdide kendine bir misyon edinmiş siyaset tartıştırıyor halka ve siyasetçilere ve aklınca diyalogla bir çözüm bulup bitirecek terörü.

Tüm şehitlerimizin aileleri ve kanları adına yazıklar olsun demekten başka bir şey demeye gerek yok aslında

Kendinize saygınız yok anladık, 19 yaşında hayatı yiten şehitlerimize saygınız olsun, 

15 Ocak 2023 Pazar

6'lı Masa'nın Aday Çıkarmaktan Daha Zor Bir Görevi Var!


"Kesin kazanacak bir aday çıkarmaktan daha zor ne görevi olabilir ki?" dediğinizi duyar gibiyim.

Şöyle bir giriş yapalım ve cevabı hemen verelim.

Malum 6'lı masa aday çıkarmadığı için epey tepki çekerken birde KILIÇDAROĞLU'nun 6'lı masadaki her partinin eşit olduğunu açıklaması daha büyük bir tepkiye sebep oldu.

Özellikle oy oranları az olan Deva ve Gelecek partileri bundan nasibini aldı ve hadsizlikle suçlanıyorlar.

Tartışmadan, Müzakere Etmeden, Sorun Çıkmadan Koalisyon ve Uzlaşı Kültürü İnşaa Edilmez!

Unuttuğumuz veya görmediğimiz esas şey, 6'lı masanın kazanmak dışında asıl yapması gereken en zor görevi; bir koalisyon kültürü oluşturmasıdır, daha doğrusu 6'lı masanın en zor görevi Türkiye'de hiç var olamayan "koalisyon kültürü"nü yani uzlaşı kültürünü inşaa etmesidir. Bu seçimi kazanmaktan daha zor bir görevdir.

Evet, 6'lı masa Türkiye'nin geçmişin olmayan olmadığı için bugün şu halde olduğumuz ve gelecek yıllarını yönetecek koalisyonların uzlaşı ve birlikte çözüm üretme kültürünü yani koalisyon kültürünü inşaa etmek zorunda ve bu anlamda bu muhalefetin iki temel zor görevi var; 1. aday çıkarmak ve kazanmak ve 2. koalisyon kültürünü oluşturmak ve bu koalisyon ile yönetmek. İkincisi olmadan birincisi olmaz olsa da başarılı olmaz.

Hal böyle olunca, 6'lı masada oluşan şimdiye kadar ki tüm sıkıntılar aslında çok doğal ve olması gereken şeyler. 

Öyle ya, bu 6 parti tek tek kazanamadığı için bir ittifak kurdu ve karşılarındaki iktidarda tek parti olarak var değil, hatta uzun zamandır bir koalisyonla yani ittifakla ülkeyi yönetiyor. Bu iktidar koalisyonu da 4 partiden oluşuyor. MHP+BBP ve Vatan Partisi ve AK Parti.

6'lı Masa İçin İlk ve En Önemli Görev: Uzlaşı / Koalisyon Kültürünü İnşaa Etmek!

İki koalisyonun birbirinden farkı, iktidar koalisyon zamanında üst üste tek başına kazanan büyük parti ile kazanan partinin yanında geçen küçük partilerden oluşuyor.

Muhalefeti oluşturan partiler ise son 20 yılda ve hatta öncesinde hiç iktidar olmadılar koalisyon veya tek parti olarak. 

73 yıllık çok partili demokrasi tarihimizde zaten Türkiye'de muhalefetteyken veya seçim sonrasında uzlaşarak koalisyon yapıp iktidara gelen ve ülkeyi başarılı şekilde yöneten bir koalisyon örneği yok.

Bu anlamda bu olursa bir ilk olacak ve olması içinde, öncelikle ülkemizde tüm batıda olup bizde olmayan koalisyon ve uzlaşı kültürünün inşaa edilmesi gerekiyor ve şu ana kadar olup biten her şey de budur.

Siyasi Kibir Hastalığının Tedavisi için Bu Tür Ödünler ve Tavizler Gerek!

Sonuç olarak, eğer tıpkı iktidarın şu an işleyen, ama başarılı olamayan koalisyonundan farklı olarak hem koalisyon/uzlaşı kültürü olan hemde başarılı olacak bir koalisyonu eğer bu muhalefet partileri inşaa edemezse hangi adayı çıkardıkları ve kazanıp kazanmadığı uzun vadede önemli değildir; çünkü uzlaşı kültürü olmayan ve başarılı olmayan bir yeni koalisyon ülkeyi talep edilen ve beklenilen şekilde yönetemez ve kısa süre de dağılır ve iktidar cephesine büyük koz verilir.

Bu sebeple, ülkemizde öncelikle ve birinci iş olarak, var olmayan koalisyon yani uzlaşı kültürünü inşaa etmek gerekiyor ve bunun için de kimin ne oy oranı olduğuna bakılmadan bir iktidar paylaşımı yapılmasında bir sakınca yoktur.

Aksine bunun sanıldığından büyük faydaları var ve zaten bu Türkiye siyasetinin en büyük hastalığı olan ; "ben güçlüyüm, ben istediğim gibi yönetirim küçük ve zayıf olanlar da buna uyar veya benim oy oranım zaten %20-30 civarında kimseyle bir ittifak kurmak zorunda değilim acelem de yok, her hangi bir koalisyonda uzlaşarak ödün vererek de yer almam, kim kimle ittifak kurarsa kursun eninde sonunda zaten seçime gider ve bu işin sonunda bende oyu mu daha arttırım" şeklinde tezahür eden, ülkemizi son 50 yıldır özellikle mahveden bu siyasi kibir hastalığının ve bu hastalığın kaynağı olan siyasi liderler ve partiler düzeyinde gecikmiş bir tedavisi olmuş olur. 

Unutmuş veya bilmiyor olanlar için, koalisyon yaparak ülkeye hizmet etmek istemeyen bu siyasi kibir ve sorumsuzluk hastalığı özellikle 90'larda Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz arasında en yüksek seviye de yaşanmış ve koskoca 10 yılımız heba edilmiştir ve bugünlere gelmemizin en büyük sebebide bu olmayan koalisyon/uzlaşı kültürü ve siyasi kibir hastalığıdır.



9 Ocak 2023 Pazartesi

Bilmeyen ve Anlamak İstemeyenler İçin "Ne Mutlu Türküm Diyene"nin Açılımı


Atatürk
’ün meşhur bu sözünde demek istediği öyle bir ince mana var ki; bunu herkes elbette kavrayamaz.

Atatürk, o meşhur sözünde aslında diyor ki; 
"Ey bu ülkeyi her şeyini feda ederek kuran insanlar!
 Ne mutlu size ki; sizler bu devleti savaşarak kuran insanlar içinde şu an burada yer alıyorsunuz.
Sizler bu sebeple öyle mutlu olmalısınız ki;  çünkü verdiğimiz çetin savaşlarda büyük birlik ve beraberlikle  tüm kalbinizle ve büyük bir imanla savaştınız ve Türkiye devletini kuran kurucu vatandaşlarımız oldunuz ve bu şekilde büyük Türk milleti içinde yer aldınız. 

İşte sizler bu yüzden kendinize "Ne Mutlu Türküm Diyene!"  diyerek çok mutlu ve gururlu olmalısınız. 

Gelecek nesiller de torunlarınız da sizin gibi "Ne Mutlu Türküm Diyene" diyecek kadar gururda olarak siz atalarının var olduğunu bilecek ve buna layık nesiller olacaklardır ve bu gururu da en başta size bir vefa ve saygı göstergesi olarak her zaman "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözüyle ifade edeceklerdir.

Bu şanlı ve bağımsız millet olma gururunu da içeriden ve dışarıdan bölmeye çalışanların yorumlarını dinlemeden yine bu sözle yaşayacaklardır" 

Özetle manası budur bu sözün, her akıl sahibi insan olan insanın, şu zamanın siyasi kavgaları ile değil, atalarının geçmişteki mücadelesi ve özverisi ile anlayacağı...

Zeka geriliği olanların, hainlerin ve kötü niyetlilerin ise anlayamayacağı....

Kaldı ki, bu söz bir emperyal güç olmak için etrafına saldırırken değil, bir imparatorluğun çöküşünden sonra kalan son toprakları kurtarıldıktan sonra söylenmiştir.

Bu anlamda bu söz nasıl ırkçılık olabilir?

7 Ocak 2023 Cumartesi

Dünyada olup Türkiye'de olmayan tek şey; OBJEKTİF AKIL




Objektif Akıl, kişisel önyargılar veya duygulardan ziyade gerçeklere ve kanıtlara dayanan bir düşünme ve sorunlara yaklaşma biçimidir. 

Kişisel görüşlerin veya inançların kişinin bakış açısını etkilemesine izin vermek yerine, ilgili tüm bilgileri dikkate alma ve bu bilgilere dayalı olarak mantıklı sonuçlar çıkarma istekliliği ile karakterize edilir.

 Objektif bir akıla sahip olmak, karar vermenizi ve sorunları daha etkili ve adil bir şekilde çözmenizi sağladığından birçok durumda yardımcı olabilir.

İdeolojik fanatizmden uzak, gerçeği; tarafsız, cesurca ve özgüvenle görüp anlamak. Yani hangi ideolojiden olursan ol, bir konu hakkında tarafsızca görülebilen açık bir gerçeğin olduğunu düşünen ve bu gerçeği ortaya koyan akıldır.

Felsefede "Objektif (Nesnel) Akıl" kavramı, bizim algılarımızdan veya düşüncelerimizden bağımsız bir gerçekliğin var olduğu ve bu gerçeğin akıl ve gözlem yoluyla öğrenilebileceği fikrini ifade ediyor. Bu fikir genellikle felsefe ve bilimdeki nesnellik kavramıyla ilişkilendirilir.

Dünyada olup Türkiye'de olmayan tek şey; OBJEKTİF AKIL evet,  bunun matematiksel kanıtı var.

Dünya'da "objektif akıl" bir çok toplumda özellikle batı da kullanılıyor,


Türkiye'de ise arama yaptığımızda bizim videomuz dışında "Objektif Akıl" ile ilgili sadece bir sonuç çıkıyor kanal 9 milyon sonuç ise objektif kelimesi ile ilgili..








12 Eylül 2022 Pazartesi

Cedi Osman'a Bu Haksızlığı Hakaretleri Yapmamalısınız! Neden mi?


Cedi Osman'a yapılan çok cahilce bir linçtir. Lince bir haklı sebep de yoktur. Çünkü kasıtlı yapılan bir şey yoktur. Maç sonrası eşi Ebru Şahin de bir kadın/anne iç güdüsü ile eşini en zor zamanında ölçüsünü kaçırarak savunmuştur. Takılmamak gerek bunlara. Buğrahan da ATAMAN ın gazına gelmiştir ve yaptığı hatadır.

Gelelim esaslı diğer gerçeklere...

Açık ve net olalım. Bugün Cedi Osman'a sahip olmasak asla ne avrupa şampiyonluğu finali hayali kurabilecek halde oluruz ne de ABD'yi ile son topa kalacak bir takımımız olur. Bu potansiyel varsa bu takımda en az %40'ı Cedi Osman'ın varlığıdır.

Neden mi? Buyurun bilimsel kanıtları :

"Kaybettiğimiz gürcistan maçında cedinin sahada olduğu 44 dakika 30 saniyede +5ken cedinin oynamadığı 5 dakika 30 saniyede -10muşuz. Yine kaybettiğimiz ispanya maçında alperenden sonra en yüksek efficiency ratinge sahip oyuncumuz cediymiş. Bugün oynana fransa maçında 45 dakikanın 40 dakika 52 saniyesi oyunda kalmış ve cedi sahadayken fransayı 8 sayıyla yenmişiz. Onun sahada olmadığı 4 dakika 8 saniyede ise 9 sayı fark yemişiz. Evet foulleri kaçırması hem de 3 sene sonra yine kritik yerde kaçırması herkesi çok kızdırmış olabilir Ama 1den 4e kadar her pozisyonu savunabilen, sahada olduğunda bu kadar katkı sağlayan belki de 2. bir oyuncumuz yok. Cediye kızılır tepki gösterilebilir ama o sahada olmasaydı bugün ilk yarıdan maç biter 2. yarı rotasyon oyuncularını izlerdik." Kaynak : https://twitter.com/Kevin4Parker/





20-25 yıl Milli Takım basketbolu izleyen birinin göreceği şey, Cedi Osman Milli Takıma gelmiş geçmiş hem savunmada hemde hücumda en üst performans veren canını dişine takan ilk 3 mücadeleci oyuncudan biridir hatta 1.sidir.

Fransa Maçınıda Savunma ve Kritik Sayıları ile Hezimet Olmaktan Kurtaran Oydu!





Ergin Ataman 'ın berbat koçluğunu örtecek şekilde Cedi OSMAN'a haksızlık yapmaktan vazgeçin. İktidarı bırakıp muhalefeti eleştirmek gibi bir aptallık bu. Cedi turnuvanın başından beri savunma ve hücumda özverisi ile kritik üçlük ve turnikeleri ile takımımızı hep maçlarda tuttu!



Ergin Ataman ve Hidayet Türkoğlu ve Ekibi Sorumludur Başarısızlıktan

Gelelim esaslı asıl diğer konulara!

Magazini bırakıp Ergin Ataman 'ın koçluk hatalarını son top yönetimi başarızlıklarını ne zaman konuşacağız? En basitinden Fransa maçına alalım, içeri penetre ile maçı erkenden bitirecek tüm yeteneklerimiz olduğu halde rakibi 5 faulden dışarı çıkartacaken bu yönde bir telkin yoktu

Daha ilerisini; federasyonun hatalarını Hidayet Türkoğlu'nun ters tepen, yanlış ve gereksiz olduğu ortaya çıkan devşirme sevdasını ne zaman konuşacağız?Bırakalım magazini bu jenerasyon final oynayacak yeteneğe sahip. Boşa harcatmayalım bir başkan ve koçla bu spor potansiyelimizi.

Daha açık ifade edelim Larkin'siz bir milli takıma asla ama asla inanmıyordu Ergin Ataman. Bugün zaten benchteki ve basın toplantısındaki tüm hal ve hareketlerinden koyvermişliğinden bu çok belliydi. Ne gerek var dedi 6 saniye için set çizmeye. İstifa etmelidir derhal hemen.

Cedi'yi konuşmak boşa bu turu geçsek bile bu kenar yönetimi ile farklı mağlup olacaktık çeyrek finalde. Larkin'den başka oyuncumuza inanmayan bir koçumuz var. Uyanın bu saçma rüyadan. Cedi bizi muhtemel büyük bir farklı mağlubiyetten kurtardı belkide çeyrek finaldeki.

Özetle

"Bizden guard çıkmıyor/yetişmiyor" diye sürekli devşirmeler pesinde kosan, 85 milyonluk nüfuslu bir ülkenin gençlerine bu şekilde aleni şekilde hakaret eden NBA görmüş Federasyon Başkanı Hidayet'i ve ekibi Kerem Tunceri ve Ömer Onan'ı ve "büyük koç" olarak devşirme Larkin'den büyük performanslar ve şampiyonluk uman Ataman'ın Buğrahan tarafindan göstere göstere rezil edilmesi bu maçı kazanmaktan daha değerliydi.

Cedi Osman her şeye rağmen bizim Milli Takımımızın en önemli parçalarından biri ve onla gurur duyup onu desteklemeye seyretmeye devam edeceğiz. Bizi her anlamda dünyada cesurca ve güzel bir kişilikle temsil etti. Tıpkı atamızın sporcularla ilgili özlü sözündeki gibi bir sporcu o!

Biz taraftarlara gelince, takımlarında zar zor süre alan tüm oyuncularımızın avrupa/dünya basketbolunu en iyi takımlarını elleri ayaklarına dolanmadan yenmelerini hele bu devşirme sevici federasyon/koç eşliğinde bunu yapmalarını beklemek haksızlık olur. Hepsi cesurca savaştılar

21 Ağustos 2022 Pazar

 Kılıçdaroğlu Neden Aday Olmak İstiyor?





"6'lı masa" diğer adıyla Millet İttifakı'nın giderek dışardan ortak bir aday çıkaramayacağının anlaşılması ile, adaylık için adı en çok geçen Kılıçdaroğlu'nun ortak aday yapılacağını gösteren güçlü bir siyasi hava oluştu.

Çünkü Erdoğan ve Cumhur ittifakına karşı her ne kadar birbirine epey mecbur gözüken 6'lı bir ittifak izlenimi olsa da, aslında farklı açılardan, her parti ve lider için çok farklı siyasi gerçekler var..

Örneğin,  konuya sadece KILIÇDAROĞLU özelinde bakarsak, çok tuhaf bazı gerçekler var görmemiz gereken.

Mesela şöyle düşünelim, eğer KILIÇDAROĞLU 6'lı masadan "ortak aday" yapılmazsa ve bu ittifakın en büyük partisinin lideri olarak onun yerine bir başkası, mesela İMAMOĞLU veya YAVAŞ aday olursa ve kazanırsa, o zaman ERDOĞAN'la beraber KILIÇDAROĞLU'nun da siyasetin zirvesinden tasfiye olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.

KILIÇDAROĞLU ERDOĞAN'la beraber siyasetin zirvesinden düşmek istemiyor!

Bu anlamda KILIÇDAROĞLU'nun Türkiye siyasetinde 10-12 yıldır birlikte zirveyi paylaştığı ERDOĞAN'la beraber, onu yenip onun makamına geçmeden, siyasetin zirvesinden onunla birlikte tasfiye olmak istemediğini çok rahatça düşünebiliriz.

Eğer KILIÇDAROĞLU ERDOĞAN'ı "6'lı masa" veya tüm muhalefet olarak değil, sadece kendisi olarak yenmek için siyaset yapıyorsa, o zaman kendisinin aday olması gerekir ki muhtemelen o da böyle düşünüyor.

Siyasi mantık gereği de, bir kişinin rakibi olan birini yenmesi sonucunda, yenenin yenilenin yerine geçmesi gerekir. 

Bizler KILIÇDAROĞLU'nun ERDOĞAN'ı 6'lı bir muhalefet ittifakı ile yenmekten çok, lideri olduğu partiden tek başına olarak yenmek istediğini de bu şekilde tahmin edebiliriz. Çünkü Kılıçdaroğlu'nun sanıldığında çok daha ihtiraslı bir lider olduğunu onun Muharrem İnce'yi CHP'den ayrılmak zorunda bıraktığı süreçte net şekilde gördük. 

KILIÇDAROĞLU'nun dışardan bir aday istememesinin bir çok kişisel sebebi var elbette. Dışardan biri aday yapılırsa KILIÇDAOĞLU yaşının, yıllardır verdiği mücadelesinin ve tecrübesinin karşılığını alamamış olacağını düşünüyor ve bu anlamda İMAMOĞLU veya YAVAŞ'ın gölgesinde kalmaktan korkuyor; çünkü daha önce bu tür kişisel kaygıyı Muharrem İNCE ile yaşadı ve partide hiç kimsenin bundan sonra kendi önüne geçmesine izin vermek istemiyor.

Bu sebeplerle KILIÇDAROĞLU'nun da kişisel ihtirasını da hesaba katarsak kendisinin adaylığı kaçınılmaz bir sonuç.

Ama demokrasi açısından bakarsak, KILIÇDAROĞLU elbette gerekirse ERDOĞAN'la beraber siyasetin zirvesinden düşebilmeli ve bunu hiç sorun yapmamalı. 



Diğer Projemiz