22 Ekim 2023 Pazar

Filistin Türkiye'nin Globalde Savunulması Zorunlu Olan Bir Savunma Cephesidir

Öyle bir hava yaratılıyor GAZZE Filistin'i Türkiye'nin daha müdahil olması anlamında da savunmak sanki Davutoğlu ile aynı ideolojide olmak ve bu yüzden olmaz olamaz. Hayır, Filistin 1910'ların Osmanlısı şu an. Ve oradanda bir Türkiye çıkarılması gerekiyor çünkü işgalci aynı; BATI

Filistin'e "akılsız bir arap topluluğu" diye bakmayıp sadece mazlum bir halk diye bakıp empati kuramıyorsan ve Filistin'i şu an bu hale getirenin senin ülke hakkında da gelecek 10-100 yıl içinde aynı planları olduğunu anlamıyorsan zaten bağımsız bir Türk'te sayılmazsın ve boşsun.

Ve evet Türkler olarak bizim bir cephemizde hala Filistin cephesidir. Bunu savunmak iktidar gibi "Osmanlıcı" olmak "Osmanlıyı geri getirmeye çalışmak" anlamına gelmiyor. Bu coğrafi, kültürel ve dini bir durumdur. Çünkü; bunu hala minvalde tutanlarda düşmanın bu motivasyonudur.

Filistin Türkiye'nin doğal bir cephesidir şu an ki dünya konjonktüründe. Nasıl ki güney sınırlarımızda ABD, İsrail ve Nato'nun teröristlerden bir paravan bir bela ülke projesine karşıysak aynı şekilde Filistin'e Hamas üzerinde yapılana da karşı olmalıyız. Filistin kurtarılmalı.

Bunu mehmetçiği göndererek yapmak zorunda değiliz. Bunu İsrail'i her açıdan zorlayarak yola getirerek yapmalıyız. Bu geçişi sağlamak için her türlü uluslararası yaptırımı masaya koymalı ve tüm müslüman ülkeleri liderlik yaparak örgütlemeyiyiz. Malezyasından Endonezyasına kadar. 

Yapılması gereken ilk şey budur ekonomik maliyetine bakılmadan hemen Erdoğan önderliğinde Türki cumhuriyetler ve diğer afrika ve asya ortadoğu İslam ülkeleri bir çağrı ile bir araya getirilmeli ve bir toplantı yapılmalıdır. Bu süreçte İsrail elçilikleri bu ülkelerde kapatılmalı. 

Karşısında böyle Türki ve İslami bir birlik gören İngiltere, AB, ABD ve İsrail bakalım o zaman nasıl bir pozisyon alacak Çin+Rusya'nın da karşıt olduğu görererek dünyada, ki bu olayla beraber ABD, İngiltere ve İsrail şeytanlık tacını Rusya'dan geri almış oldular dünya komuoyunda 

Gördüğünüz üzere konunun bu tür Türkiye'nin global ve yerel etkin savunma vizyonu ve perspektifi içinde Davutoğlu'nun sahte "hamasi" İslamcı ideolojisinin bir anlamı ve değeri yoktur. Bu yüzden ERDOĞAN'ın çekimser ve nötr politikası doğru değildir ve değişmelidir bir an önce.

Ve sırf DAVUTOĞLU ile aynı minvalde olmamak için karşıt arap argümanları üretip bu yönde yırtınan ın da konuyu tekrar ele alıp, bu konuyu araplık ekseninden çıkarıp Türkiye'nin düşmanları ve dünyanın global şeytanları ekseninde anlamaya ihtiyacı vardır.
 
Mevzuya "Türkiye kendi menfaatlerine bakmalıdır hiç karışmamalıdır" diyenler aptaldır. Çünkü Türkiye'nin bu şekilde bakabilmesi için bu coğrafyada olmaması, İzlanda nın yanına taşımalıdır toprağını. Bu coğrafyada Türkiye sessiz kaldığı her batı planında en çok bedel ödeyen oluyor..
 
Bu ta 1990 körfez savaşından beri böyle. Türkiye batının ana sömürge coğrafyası olan ortadoğu da paravan yapılmaya çalışılıp sürekli büyük bedeller ödetilen ülke oldu. Bunu pkk eksenli ayrılıkçı kürtler ile de yaptılar ve zaten BOP ile açık açık söylüyorlar. Hal buyken neden...?

Özetle, nasıl ki İsrail ABD NATO İngiltere'nin global bir sömürü planı varsa ve yıllardır işliyorsa, Türkiye üzerinden de bu yapılıyorsa artık tam tersine Türkiye'nin de bir global savunma planı olmalıdır ve bunun bir cepheside Filistindir. Hatta en önemli bir kaç cephesidir.
 
Türkiye yüzünü batıya dönerek kendini batının Türkiye karşıtı planlarının zararlarından kurtaramaz Bu yüzden sırtını doğuya dönmek yerine Osmanlı topraklarında aktif olmak zorundadır, bunu kendi güvenliği için yapmak zorunda, İslam bağı olan araplara hamilik yapmak için değil.
 
Bunu zaten 1960'dan beri test ediyoruz sonuçları da ortada. NATO'da kalan "arap küçümseyiciliği" ile sırtını tamamen ortadoğuya dönen Türkiye pkk sorunu ve ekonomik krizlerle boğuşuyor yılladır. Hal böyleyken neden 360 derece bakmayalım dünyaya. Neden batınun bu tuzağına düşelim
 
Filistin özelinde bakılırsa bugün Türkiye'nin aksiyon almadığı İsrail ve ABD'ye posta koymadığı alternatifte çember bizim için daha da daralıyor. Çünkü BOP planında bizde varız ve bizi de İran'la beraber parçalamak ya da istikrarsızlaştırmak istiyorlar. Bu çok açık değil mi?  
 
Suriye ve arap baharı le yıllardır unutulmuş olsada ABD'nin emperyalist dış politikasının en büyük çıkış noktası İsrail'in hedefleri ekseninde olduğudur. Biz maalesef yıllardır bunu unuttuk Suriye ABD-Rusya üzerinden ve bugün ortaya çıkan şey de bu gerçektir. İsrail'siz plan yok!
 
Şu şartlarda, Rusya ile de belli ortak arayışlara da girmiş ve bunun bedellerini de ödemişken(F22 vb şeylerle) Kalkıp tekrar Nato ve ABD merkezli bir dış politika veya ortadoğu politikasına dönmek bize uzun vadede ne getirecek? Zaten ekononimiz en dibi gördü
 
Sığınmacı ve kaçak göçmenler üzerinden yaratılan arap düşmanlığı ile bakmadan mevcut bu gerçeği görürsek bizim kurtuluşumuzun ortadoğuda aktif olmaktan geçer. Ama bunun ilk şartı Suriye ile barışmaktır ve muhtemelen buna ABD izin vermiyor   
 
Bu sebeplerle bu kadar NATO dışı risk almışken geri dönmek olmaz ve bir an önce Ortadoğu da "sıfır sorun" politikasına hakemliğe ve tıpkı Libya gibi gerekirse askeri olarka daha güçlü pozisyon almaya ihityacımız var. 
 
Akdeniz doğalgazı veya Yunanistan üzerinden ABD kuşatması gibi tırışka korkularla gelecek 100 yılımızı da feda edemeyiz. Biz 100 yıldır bağımsız egemen bir devletiz ve bedelse ödedik. Bunun başka bedelleri de varsa ödemeye de razı olmalı ve NATO ve İsrail planlarını bozmalıyız. 
 

10 Haziran 2023 Cumartesi

KILIÇDAROĞLU Neden Hep Kaybetmek Zorunda?


Dünyada ve Türkiye'de siyasetçiler temsil ettikleri sosyal sınıf veya belli bir radikal politika üzerinden iktidara yönetime seçilirler veya seçilemez belli bir seviyede kabul görürler.

İşçi sınıfını savunan partiler veya liderler veya sığınmacı karşıtı milliyetçi partiler ve liderer veya dindarların haklarını ve isteklerini savunan muhafazakarlar veya insanların özgürlüklerini savunan özgürlükçüler demokratlar gibi... 

ERDOĞAN yıllardır her ne kadar "her yol mübahtır" siyaseti ve farklı ideoljiler arasında sıçrayarak  siyaset yapsa da ülkemizde özünde kökleri itibariyle demokratik laik rejim karşıtlığından beslenen muhafazakar halk siyasetinden geliyor ve bu kesimin laik demokratik düzene karşı yaptıkları tehditler yüzünden belli bir dönem kendisi siyasi yasak da gördü ve hatta hapise girdi ve bunun sonucunda adeta bir devlet politikası olarak muhafazakarların siyasi ve diğer hakları ve özgürlükleri kısıtlan bir kesim yarattılar kendilerinden ve sonrasında yine ERDOĞAN devletten yasaklanan veya dışlanan bu dindarları daha güçlü olarak temsil ederek, ayrıca fakir kesimleri de temsil etme iddiasıyla yeniden ideolojik olarak şekillenere ilk girdiği seçimde iktidar oldu.

Peki 13 yıllık rakibi KILIÇDAROĞLU hangi kökenden geliyor ve hangi sınıfı veya kesimi temsil ediyor diye sorarsak ne tür bir cevap alacağız ona bakalım

Ve neden sürekli kaybeti KILIÇDAROĞLU? 

Bunun cevabını KILIÇDAROĞLU'nun  temsil ettiği şey kadar nerden geldiği yere bakarak kolayca verebiliriz? Öncelikle KILIÇDAROĞLU nereden geliyor diye bakmak lazım.

KILIÇDAROĞLU, ERDOĞAN gibi halkın tam içinden gelen biri sivil değil. Kendisi bir bürokrat yani memur.

Şu halde siyaseten beslendiği yer direkt halkın içi değil tamamen halkın belirli kesimlerini dışlayan militarist elitsit bir devlet.

Yani KILIÇDAROĞLU halkın değil, devletin gerçek bir temsilcisi. Evet, KILIÇDAROĞLU işçi sınıfı solu yani halkı değil,  çokça söylenen "Eski Türkiye" nin bürokrasisini temsil ediyor. SGK'da görev alması da onu halk adamı değil, tam da gerçek bir devlet memuru bürokratı yapar ve sorun şu ki Türkiye'nin başı da maalesef uzun süredir memur kafası ile belaladır. 1960 darbesinden bu yana her 10 yılda darbe yaparka halkı dizginlemek için her türlü antidemokratik ve insan haklarına karşı devlet politikaları yürütülen bir Türkiye sözkonusu.

Darbeye sebep olan şeyleri yapanın halk ve onun önderleri olduğunu düşünen bir militarist elitist seküler bir devlet yapısı söz konusu. Bunun uygulayıcları da bürokratlar memurlar.

Halktan kopuk memurcu militarist bir devlete sebep olmuş bir siyasi tarihimiz var ve  bu darbelerle şekillenen halkı hiç dinlemeyem devlet yapısı yani militarizmin şekillendirdiği bu devlet yapısı halktan tamamen uzaklaşmıştır. Bu anlamda Türk bürokrasisi halka uzaktır; halkı dinlemez  ve hatta saymaz ve halka nasıl yaklaşması gerektiğini de bilmez.

 

1 Haziran 2023 Perşembe

Muhalefetin Seçimi Kaybetmesine Sebep Olan 5 Kişi

1. Kemal KILIÇDAROĞLU

2. Muharrem İNCE

3. Ali BABACAN

4. Ekrem İMAMOĞLU ve Eşi

5. Oğuzhan UĞUR

 

1. Kemal KILIÇDAROĞLU

Bu analizi ilk defa duyacak ve neden kaybettiğini çok iyi anlayacaksınız. KILIÇDAROĞLU maalesef bir siyasi pati başkanı gibi davranmıyor; uzun zamandir bir insan hakları aktivisti gibi davranıyor. Kendisi hakkında "Ey KILIÇDAROĞLU #KararVer İnsan Halkarı Aktivisti misin Yoksa CHP Genel Başkanı mı?" adlı geniş bir yenilgi yazısı yazdık  bu linkten okuyabilirsiniz

2. Muharrem İNCE

20 yıla yakın vekillik yapmış bir siyasetçi olarak çok heyecanlı ve amatör hareketler sergiledi ve iticiliğin dibine vurdu ve sonuçta 0.5 oy alarak başarısız oldu. Parti ve aday olarak başarısız olması da yetmedi muhalefetin de kaybetmesine sebep oldu. "Nasıl oldu?" derseniiz bu açıklayalım. 

Öncelikle Muharrem İNCE seçim döneminde CHP eleştirilerinin dozunu ve amacını tamamen kaçırdı ve bir tür kuyruk acısı sergiler gibi saçmaladı. Daha çok sanki hala CHP'nin bir vekilitmiş ama CHP nin vekil adaylarına ve cumhurbaşkanı adayına muhalefet ediyormuş gibi davrandı. 

Oysa kendisinin ayrı bir partisi vardı ayrı ve o partinin başkanıydı ve kim ne derse desin 20 yıllık iktidarı eleştirmeliydi daha çok.Bunu da yapamazdı çünkü vekil dokululmazlığı yoktu ve ERDOĞAN'dan korkuyordu.

Sonuçta muhalefete muhalefet etmenin bir yargılanma bedeli yoktu ve en kolay olanı yaptı. 

Bu saçma ve yersiz muhalefete muhalefeti aslında Millet İttifakı'na gelecek potansiyel kararsız ve AKP den vazgeçmiş oyları da tekrar gerii itip Cumhur'a gitmesine sebep oldu. CHP vekili olmamasına rağmen öyle tuhaf bir CHP eleştirisi ve bir tür parti içi muhalefet gibi davrandı ki, adeta bu seçmenlere "Millet İttifakına gitmeyin onun yerine Cumhur'a oy verseniz daha iyi edersiniz" gibiydi. Kendisini öyle kaybetmiştki sadece Aatatürkçülere hitap ederek 2. tura kalacağını sanıyordu. Oysa şunu fark etmeliydiki muhafazakar ve solcu kürt oylarından ciddi bir oy alamadan asla 2. tura kalamaz veya kalsa da Eroğan'a karşı galip gelemezdi.

Bütün bunları bilmesine rağmen kişisel ihtirası için zorladı ve kendisine karşı yapılan kumpasları bahene ederek hastalandı ve muhalefetten milyonların destek beklentilerine hastahaneden gönderdiği yapmacık ahsta fotosuya ölü numarası yaptı. Aslında istese de destek açıklayamazdı çünkü ERDOĞAN korkusu onu esir almıştı.

O kadar amatör ve vasat bir siyaset şekli varki Türkiye siyasetine tamamen AKP'ye yaracak "Adam Kazandı" sloganını bile hediye etti.

3. Ali BABACAN 

Kendisini gerçek bir liberal demokrat sanan bu muhafazakar arkadaş Millet İttifakı içinde eyr alıp millet ittifakına yenilgiye uğratmak için canla başla fütüsruszca ve sorumsuzca konuşmaları ile kendi partisine ve Millet İttifakına çektiği muhafazakar seçmenin Cumhur İttifakına  geri kaçmasıan sebep oldu. Özellile Türklük tartışması ve Siha konularındaki ölçüsüz ve yersiz tüm söylemleri Millet İttifakının zaten HDP ye Selahattin Demirtaş'a olan desteği yüzünden eleştirilere maruz kaldığı bir ortamda iyice milliyetçi muhafazakar seçmenden tepki aldı ve sonuçta deprem dönemi %40 lara düşen Cumhur İttifakı BABACAN'ın bu sorumsuzluğu yüzünden tekrar %45 aştı ve seçimi ithal seçmenlerle ERDOĞAN'ın kazanmasına sebep oldu.

4. Ekrem İMAMOĞLU ve Eşi Dilek İMAMOĞLU

Ekrem İMAMOĞLU İBB seçimini kazandığından bu yana sürekli eksi bir itibar durumunda. Başta Mansur YAVAŞ ile arasında fark yokken cumhur başkanlığı adaylığı için  kendisine verilen destek büyük şehirlerde %20 ye kadar düştü ve buna sebep olan şeyde mizacındaki iflah olmaz sorunlar.

Çok cevval ve atarlı hatta çoğu kişiye yapmacık gelen samimi olduğunu iletmede ciddi sorunları olan bir hali var. Asla sakince, kontrollü ve ondan beklenen ağır başlı bir davranışı sergileyemiyor ve özellikle konusu asla olmadığı halde seçim döneminde ve öncesinde HDP ve Selahattin Demirtaş konusundaki açıklamaları ve eşinin güneydoğuda mitinglere katılıp zafer işareti yapmasına varacak şekilde son derece gereksiz davranışları ile karadeniz seçeminde infiale yol açtı ve tüm o enerjisi ters tepmiş gözüküyor ve KILIÇDAROĞLU adeta hüsrana uğradı bu bölgede ve iç anadolu da. Oysa muhafazakar ve milliyetçi seçmen olan iç anadolu ve karadenizde İMAMOĞLU eğer ağzını tutsaydı epey bir destek getirebilirdi Millet İTTİFAKI'na

5. Oğuzhan UĞUR

Bir asker çocuğu olmasına rağmen pkk'yı terör örgütü saymayan TİP ve HDP'lilere rating için veya demokrasi için gösterdiği laçka ilgi ve sempatik davranışları muhalefete meyilli olan eğitimi düşük orta yaş ve genç milliyetçi muhafazakar seçmen için bir referans noktası olarak kabul edildi ve teröre hzimet ettiği düşünülerek şeytanlaştırıldı. Seçimin kaybedilmesine sebep olması hakkında "Muhalefetin Seçimi Kaybetmesindeki En Önemli Siyaset Dışı Kişi; Oğuzhan  Uğur" adlı geniş analiz için bu linke tıklayınız.


 


30 Mayıs 2023 Salı

Muhalefetin Seçimi Kaybetmesindeki En Önemli Siyaset Dışı Kişi; Oğuzhan  Uğur


Evet, şaşıracaksınız, hatta "ne alaka diyeceksiniz?" belkide ama Oğuzhan Uğur demorkasiye hizmet edeyim derken seçimi muhalefete kaybettiren siyaset dışı en önemli hatta tek kişi..

"Nasıl olur?" diyenler için anlatalım.

Muhalefetin seçimi kaybetmesine sebep olunan şey, malum eğitim seviyesi daha düşük, sosyal ağ olarak daha çok facebook ve instagram kullanan orta yaş kararsız milliyetçi muhafazakar kesimin seçimden önce iktidarca da tetiklenen gösterdiği ani seçmen davranışı idi. 

%10-15 diyebileceğimiz muhalefete de yakın olan kararsız bu kesimin neredeyse tamamı Cumhur ittifakına yöneldi. Seçimden önce %40 civarında olan Cumhur İttifakı seçmeni son bir kaç ayda depreme rağmen ısrarla iktidara yanaştı veya kaçtı

Çünkü bu seçmen tipi  KILIÇDAORĞLU'nun hdp seçmeni üzerinde seçim kazanma stratejisine tepkiliydi ve buna paralel gelen Oğuzhan Uğur'un Hdp'ye ek olarak birde gene özellikle pkk'yi terör örgütü saymayan TİP'i de eklemesi ve Tip ve Hdp temsilcilerini de tek tek veya toplu oalrak tepkilere rağmen demokrasi uğruna konuk yapması ve bu konuklara karşı olan laçka(önlerinde diz çökerek poz vermesi) gibi aşırı demokratik hoşgörüsü bu  kesim tarafından, hatta Hdp ve Tip seçmeni olmayan muhalefet seçmeni tarafından da çok itici bulundu ve Oğuzhan Uğur böyle bir ciddi konuda şehitlerimizin mevzu olduğu ve pkk'yı terör örgütü saymayan konuklarına gösterdiği ilgi yüzünden bir anlamda muhalefetin bir parçası olarak şeytanlaştırıldı ve kendisinin de epey lakayıt ya da çok matrak olan mizacı kendisi KILIÇDAROĞLU muhalefetin bir parçası veya bir kanaat önderine dönüştürdü ve sonuçta Babala tv bir terör propagandası yapılan bir yeni medya olarak görüldü, bu interneti kullanan eğitimi düşük milliyetçi muhafzakar seçmen tarafından.

Bu gerçekten de bir ön görülmeyen hataydı üstelik bunu bir asker çocuğu olarak Oğuzhan Uğur göstere göstere yaptı sırf yandaş medyaya rakip yeni bir demorkatik internet medyası oluşturma adına.

Sonuç olarak, Oğuzhan Uğur seçimin kaybedilmesinde siyasetçi olmayarak sorumlu olan tek kişi belkide.






29 Mayıs 2023 Pazartesi

Ey KILIÇDAROĞLU #KararVer İnsan Halkarı Aktivisti misin Yoksa CHP Genel Başkanı mı?


 #KararVer hangisisin?


Türkiye sadece aktivist gibi siyaset yapılacak yer değil, hele CHP başında 13 yıl aktivist gibi siyaset yaparsan olacak olan budur.

Çünkü ülkenin eğitim ortlaması malum ilk okul terk.

Kaldı ki, yapıyorsan en başta muhafazakarlara 90'lardan itibaren yapılan sistematik zülm ve itibarsızlaşmadan başlaman gerekirdi.

13 yıl bu konuda hiç bir şey yapmayıp, sonra ülkenin rejimi zulme ugrayan takiyyeci İslamcılar tarafindan tamamen mahvedildiği bir anda çıkıp "helalleşeceğiz" veya "evet, başörtüsü konusunda hatalar yaptık" demen de samimi değil.

Bunu CHP'nin başına geçtiğin 2010'dan itibaren yapmalıydın.

Ama görünen o ki, sen 25 yıl bürokraside çalışmış biri olarak, o militarist faşist elitist vesayet rejimini içselleştirmişsin ve bunu üzerinden atmak 10 yıl sürdü veya hic umrunda değilmiş bu halka yakın olmak.

Tamam anladık, bu merkez sağ sünni muhafazakar siyasetinden ölesiye nefret eden bir alevisin, bu çok belli,  ama en azından sahteden de olsa ara sıra bu halka yaklaşıp  "inşallah" "maşallah" falan deseydin İBB Başkanın İmamoğlu gibi. Sünni muhazakar siyasetçi alejini neden bu kadar belli ediyorsun. Neden bir bürokrat gibi davranıyorsun. Neden insanlara samimi ve sıradan bir köylü veya varoştan gelen bir insan gibi gelmiyorsun? Bunu hiç düşündün mü?

Bu kadar mı vizyonsuz ve zekasız olur insan?

Hadi bunlar yapmadın seçime 1 ay kala seccadeye basmak nedir arkadaş?

Aptal olmaya manipüle etmeye gerek yok

Seccadeye basıp ilk turdan önce seçimi kaybettirdin sen. Bunu aklí olan herkes gordü ama olay büyümesin diye sustuk ve manipule ettik ama ise yaramamış hiç

Çünku RTE bunu fırsat bilip hemen seccade ile miting yapınca, görunen o ki İYİ PARTİ'den en az %3-4, kararsız muhafazakar ve Saadet'ten %2-3 seçmen kaçtı Cumhur'a
.

Bunu anlamayıp başka analizler peşinde koşanlarda hiç mi bu halkı tanımıyorsunuz iç anadolu ve karadeniz halkını hiç mi tanmıyorsunuz.

Hiç mi analiz yapma yetiniz yok şu internet çağında. Biraz kafanızı kullanın artık.

Hadi bunları da geçtik; şu BABACAN'nı neden susturamadın 3-5 aylığına da olsa?

Neden "arkadaş kendine gel, ne Türklüğü tartışmaktan bahsediyorsun ne SİHA'lara dokunmaktan bahsediyorsun kapa çeneni 3-5 ay şu seçimi kazanalım, sonra istediğin gibi konuş" diyemedin mi?

Ya da İMAMOĞLU ve karısını "tamam İBB'yi aldın çok çalışkan cevvalsin ama sakin ol ve daha  az konuş, ilk donemlerine gore halka çok itici geliyormuşsun bu aralar" diyemedin mi?

Bunları diyemiyorsan neyi birleştirmekten bahsediyorsun?

Niye halkın gözüne Selo'yu HDP'yi sokuyorsun ısrarla?

Artı nedir bu yok sayma siyasetin? 

Hüseyin BAŞ'ı masaya almadın yok saydın, DAVUTOĞLU ve BABACAN'a söz geçiremedin...

Belli ki görüyordun Muharrem İNCE ve Ümit ÖZDAĞ'a da büyük bir ilgi vardı.

Birleştiriyorsun madem, neden onları da seçimden 3-5 ay önce bu liderleri ziyaret edip onları da ittifaka yaklaştırmıyorsun da, kaybettiğini gördüğün zaman koşa koşa "ucuz ırkçı" dediğin Ümit ÖZDAĞ'ın ayağına gidiyorsun.

Bu nasıl bir ucuzluk?

13 yılda CHP başında kalıp bu kadar sünepe ve aptal olmayı nasıl başarıyorsun hele bri anlat dinleyelim

KILIÇDAROĞLU #KararVer sen nesin?

 



28 Şubat 2023 Salı

Depreme Hazırlık İçin Devletin Mutlaka Yapması Gereken 2 Şey


1. Çözüm : Kırsala, Tersine Göçün Teşviki

En kolay çözüm, devletin kırsala göçü sağlayacağı şekilde, arsa ve tarlalara 1-2 katlı prefabrik ahsap ve konteynir imar hakkını prosedürsüz ve ücretsiz tanıması. Böylece 5-10 yıl içinde en az 5 milyon insan depremden korunmak için büyük şehirlerdeki zayıf yapılardan kaçıp ülkemizin binbir köşesinde arsa alıp konteynır ve prefabrik evler yaparak taşınırlar.

Bu 5 milyon kişi zaten belirli seviyede parası olup sakin bir yaşam kurup göçmek isteyerek kalan yaşımını doğada geçirmek isteyenler ve  bir kısmı zaten online çalışabilecek işleri olanlardır. Bir kısmı da gittikleri yerde tarım ve hayvancılık yapacaklardır ve böylece tarım ve hayvancılığında canlanması sağlanabilir.  Ülkemizin güneyi, iç anadolu, ege veya karadenizde bu şekilde bir yaşama elverişli iklim ve tarım alanları vardır....

2. Çözüm : %1 YABANCI SINIRI YASASI


Bir şehirde yabancı nüfusunun yerli nüfusa oranı 1/100 olmalıdır. Yabancıların ülkemizi terk etmesi ile böylece çürük binalardan sağlam konutlara geçişi sağlayacak konut bolluğu da sağlanabilir.  İstanbul'da sadece %10 civari 1.5 milyon yasal yerlesik yabancı var. Kaçak ve mültecilerle beraber bu sayı 5 milyon yanı yüzde 25'i yabanci Istanbul'un. Çünkü 20 milyon nufusu var Istanbul'un.

Ülkemiz topyekun sivil işgal altindadır; %20 civarı yabancí var şu an ulkemizde. Toplam 105 milyon civarinda olan nüfusun 20 milyona yakını yasal, kaçak ve mülteci yabancılardan oluşuyor. Bu kabul edilemez bir orandır; hem yerli insanlarımızın ucuz kira ve konut ihtiyaci hem iş imkanlari hem de dogal kaynaklarımızın tüketimi ve çevre tahribati ve kirliligi acısından bu yasa çok hayati bir öneme sahiptir ve derhal çıkarılmalıdır.

23 Şubat 2023 Perşembe

MİLİTARİST ELİTİST BEYAZ TÜRKLERİN YENİ İDEOLOĞU CELAL ŞENGÖR'MÜ?


Türkiye'de Celal Şengör'ü idol edinmiş çok fazla militarist elitist genç türedi son yıllarda! 

Bunlar bir gün ülkeyi ateist elitist militaristler olarak askerle beraber istedikleri gibi yönetecekleri hayaliyle yaşıyorlar. 

Bu genç militaristler, demokrasiye inanmıyorlar; ateistler, sadece bilim ve elitizmle(seçkincilikle/seçkinler sınıfıyla) topluma dikte etmeye ve dayatmayla yani jakobenizmle ülkenin yönetilmesi gerektiğine inanıyorlar.

Bu zırtapozlar sayıca sandığınızda çok fazlalar ve inanmış görünüyorlar!

Ülkemizdeki 20 yıllık AK Parti iktidarının bir çok açıdan ülke siyaseti için çok farklı anlamı var. Bunlardan birisi de ülkemizde egemen siyaset anlayışındaki yapılan değişikliklere sebep olması. 

Örneğin bundan 10 yıl öncesine kadar ülkemizde siyasetçiler kadar tanınan Genelkurmay Başkanları artık ismen tanınmıyor bile ve onun yerine artık Savunma Bakanı tanınıyor ve asıl olması gereken de bu. Hatırlarsnaız 5-10 yıl öncesine Savunma Bakanlığı sembolik bir bakanlıktı ve pek konuşmazdı. Çünkü MGK'da da baskın şekilde yer alan ve hatta çok uzun bir dönem bu toplantılarda siyasetçilere ev ödevi veren Genel Kurmay Başkanları konuşurdu askeri konularda.

Peki bu değişiklik toplamda ne anlama geliyor? 

Bunun kısaca anlamı, Türkiye'de egemen siyasetin artık topyekün değiştiği ve siyasi partiler ve ideolojiler kadar ülke siyasetinin en büyük ortaklarından biri olan ordunun yani militarizmin siyasette artık devre dışı kaldığını görüyoruz. 

Militarizm, bilmeyenler için askerin siyaseten ve yönetimde belirli şekillerde gücünün olması gerektiğini savunan ideoloji. Yani tam demokrasinin olmadığı bir düzen. Evet, ülkemiz 1960'tan aşağı yukarı 2010'a bu yana kadar militarizmin büyük bir baskısı altında oldu hatta kısmen veya dönem dönem tam esiri oldu.

2016 ABD-FETÖ darbe girişimine kadar bu süreç devam etti. Ve sonrasında tamamen bir sivil yönetimin yaşandığını görüyoruz. Yani ülkemizde yönetim 1960-2016 yani 56 yıl sonrasında asker siyasetin tamamen dışına itildi.

Bu elbetteki büyük bir kazanım demokrasimiz için ve büyük bir başarı; çünkü gene bizim gibi militarizmden çok çeken Yunanistan, Portekiz, Şili gibi ülkeler bu sorunu 40-50 yıldır halletmiş durumdalar.

Kısa bir militarizm ve Türkiye siyaseti özetinden sonra asıl konumuz ve konu başlığımıza gelirsek. Malum ülkemizde 20 yıllık tek parti iktidarı var ve son 4 yılı sana bir ittifak tarafından yönetiliyoruz. MHP ve BBP'ninde dahil olduğu 3'lü ittifak tarafından ülkemiz yönetiliyor ve karşısında muhalefet var.

Bu 20 yıllık yönetimin son 4-5 yılında başkanlık sistemine de geçildi ve son yıllarda yaşanan ekonomik krizle beraber var olan sorunlar daha da büyüdü ve muhalefet iktidar değişikliği talep ediyor ve normal takvime uygun olarak yakında seçime gidiliyor.

Bu süreçte bir çok yeni parti de var ve bu çok partili muhalefet düzeni içinde bir de 6'lı bir muhalefet var. Bu muhalefetten bağımsız olarak, eski militarist vesayeti bu mevcut sivil düzene tercih edip eski Türkiye'yi yani militarizm etkisi aslında olan düzeni savunan ve sosyal medyada örgütlenen veya bireysel olarak bu militarist ideolojileri uğrunda, sosyal medya üzerinden direkt veya dolaylı olarak 1960-2010 arası ülkemizdeki siyasetinde arka planda belirli bir gücü bulunan militarist sınıfı yeniden aktif siyasete farklı isimlerle veya geriye çekilmiş eski isimlerle sokmak isteyen kişiler var ve bir an önce ülke siyasetinde yer almak için bileniyorlar.

Deniz BAYKAL'ın olduğu CHP'den sonraki süreçte belirli bir siyasi önderleri yok diyebiliriz militaristlerin. Çünkü buna açık açık cesaret edebilecekleri bir siyasi ortam ve düzen de yok. 

Babası darbeci bir subay olan Ümit ÖZDAĞ dışında militarizme yakın olan pek siyasi bir lider veya figür yok gibi. CHP'de militarizmin zorlasak veya zanla düşünsek temsilcisi olabilecek en uygun profil en sert cumhuriyetçi hukukçulardan olan Ümit KOCASAKAL olabilirdi ama onu da ihraç ettiler partiden.

Medyadaki sözcüleri ise Merdan YANARDAŞ ve TELE 1, Merdan YANARDAĞ açık açık 1960 darbesini övüyor ve bir devirm olarak görüyor.

Hal böyle olunca iktidarca "Eski Türkiye" denilen biz halkın da tiksindiği ve asla siyasette görmek istemediği o veyaset düzenini özlemle arzulayan başıboş kişiler, siyasi temsilci olarak ortada kalmış durumdalar ve kendilerine siyasetten bulamadıkları lideri veya ideoloğu başka yerlerden çıkarmaya çalışıp bilim ve sanat dünyasından yeni militarist elitist jakoben beyaz türk idoller ve önderler arıyor gibi gözüküyorlar.

Bir kişi var ki bu kesimin sözcüsü olmuş durumda ve alttan altan bunları motive edip besliyor. 

Senin militarist elitist jakoben faşist ideolojin benim hayatımı etkiliyor!

Açıklamaları itibarıyle harekete en uygun davranan kişi ise şu aralar Celal ŞENGÖR.

Siz ne dersiniz? 

Ülkemizde inlerine çekilen militaristler Celal Şengör üzerinden varlıklarını sürdürüp doğru zamanı mı bekliyorlar?

 


 



Diğer Projemiz